Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

"HİÇ NİYETİM YOKTU" - Bilgi Sahnesi

Resim
Reşat Nuri Güntekin, bilindiği gibi Yaprak Dökümü adlı romanından bir oyun uyarlamış ve ardından Romandan Piyes Çıkarmak başlıklı üç makale kaleme alarak bu süreci ayrıntılarıyla anlatmıştır. 1944 tarihli bu makalelerde, romandan oyun yapmanın başlangıçta kendisine çok kolay göründüğünü, “vakanın, şahısların hatta diyalogların” bile hazır olduğunu düşündüğü fakat işe başladıktan sonra meselenin hiç de düşündüğü gibi olmadığını söyler: “…şimdi sizden istenen iş (…) yeni bir yapı kurmaktır. Bu yapı hem [uyarlanan romana] benzemek hem de ayrı bir mimarinin kaidelerine, romandan büsbütün başka bir şey olan tiyatro mimarisine uymak zorundadır. […] Gerçi öteki mimari gibi tiyatro mimarisinde de usul çoktur. Fakat öteden beri bunların en makbul sayılanı, teşbihsiz anlatamayacağım, ehram [piramit] biçiminde olan yapıdır. Mevzu bir ehram gibi yerden derece derece yükselerek doruğa çıkacak, sonra tekrar aşağı inecektir.” [1] Yazının yazıldığı tarihlerden bu yana Türkiye’de tiyatro Güntekin’in ...

YEDİ KAPILI THEBAİ – ÖKM SAHNESİ

Resim
Birkaç gün önce ÖKM Sahnesi’nin hazırladığı Yedi Kapılı Thebai adlı çalışmayı izleme fırsatı buldum. Öncelikle söylenmesi gereken, bu çalı şmanın ÖKM Sahnesi’nin daha önceki yıllardaki çalışmaları İki Seyirli Oyun (2003-2004) ve Mehmet’in Hikayesi (2005-2006) gibi metin yazma çalışmalarının bir devamı niteliğinde değerlendirilebileceğidir. ÖKM Sahnesi’nin tarihinde daha eskilere gidildiğinde de yine benzer çalışma örneklerine, en azından metne dramaturjik müdahalelerde bulunulduğu, oyunlara ek sahneler yazıldığı çalışma örneklerine rastlanabilir ( Cimri’nin Uşakları, Don Cristobita vb. gibi). Özgün metinler üretme, kolaj ve uyarlama gibi çalışmaların üniversite tiyatrolarının özellikle tercih etmesi gereken yollardan biri olduğu kanısındayım. Genellikle üniversite tiyatro kulüplerinde oyunculuk, ses ve beden çalışmaları ile kuramsal okumalara belirli bir önem verildiği ni biliyorum. Fakat oyun yazma ya da özgün tasarımlar yaratma konusunda tiyatro kulüplerinin aynı motivasyonu ...

"Performans Günleri" Kapsamında Düzenlenen Kuram Atölyesi Üzerine Notlar

Kuram Atölyesi ( “Performans Günleri” Kapsamında 26/27/28 Mart 2010 tarihlerinde düzenlenen “Kuram Atölyeleri” ) Üzerine Notlar: Kuram Atölyesi ’nin, katıldığım ilk iki gününde, aklıma düşenler… Atölye öncesi ve sonrası aldığım notlar, atölyede dile getirebildiklerim, getiremediklerim. Eklemek istediklerim. • Atölye’nin ilk günü “Performans” sözcüğü üzerine Elif Daldeniz ve Yeşim Tükel’in açıklamaları, yorumları oldukça doyurucu oldu benim için. • Neden etimolojiye başvuruyoruz? Sadece kökleri bulma ihtiyacı mı? Etimoloji bunu sağlıyor mu? Ata Ünal’ın hatırlattığı gibi etimolojik bir çaba “truth sense”e ulaştırabilir mi? Yoksa başlı başına “ideolojik” bir alan mı etimoloji? Hakikate değil de kasıtlı bir gerçeğe mi çıkarıyor yolumuzu? • Bir şeyin “kökenini” bilme ihtiyacı, “kökenden doğmuş olan”ı anlamayı kolaylaştırıyor diye düşünüyoruz sanırım. Bir çeşit arche arayışı: hem “şey”in kendisinden doğduğu, hem de o “şey” üzerinde hakimiyetini sürdüren arche. • Özlem Hemiş’in performans...

HAYALLER, UYDURMALAR, RİVAYETLER…

Hobsbawm ve Anderson’un 1980’lerin başında ortaya attıkları fikirler, toplumların temelini oluşturan yapıları anlamak konusunda önemli anahtarlar, ipuçları veriyorlardı. Eric Hobsbawm, birbiriyle uyumsuzmuş gibi görünen “gelenek” ve “icat” sözcüklerini yan yana getiriyor (The Invention of Tradition ) ve toplumlardaki geleneklerin nasıl yapay bir biçimde yaratıldıkları ve topluma benimsetildiklerini tartışıyordu. Hobsbawm, icat ya da yaratma ihtiyacının toplumun değişim dönemlerinde ortaya çıktığını, yeni ihtiyaçlar karşısında tarihsel malzemenin yeniden düzenlenerek kullanıldığını ve bütün bunlar olurken “yeni geleneklerin” köklerinin çok eskiye dayandığı yanılsamasının da üretildiğini belirtiyordu. Benetict Anderson da yine aynı yıllarda yazdığı Hayali Cemiyetler ( Imagined Community ) kitabında, toplumların bu “icat” projesinin bir parçası olarak nasıl “üretildiklerini” ortaya koyuyordu. Topluma bir biçim vermek, başka bir deyişle toplumu üretebilmek için bir yandan bayraklar, armala...